Maç kaybedilince neden hakemi suçlarız?

Yasam

Moderator
Maç kaybedilince neden hakemi suçlarız?

Maç kaybedilince neden hakem suçlanır? Başarısız olunca hep başkası mı suçludur? Profesör Hakan Türkçapar, "kör talih" “kahpe felek” gibi ifadelere yakından baktı.

Tuttuğunuz takım maçı kaybettiğinde "maçın sonucunu hakem belirledi" mi dersiniz, yoksa "bugün iyi oynayamadık" mı? İş yerinde başarısız olduğunuzda bunun nedenini kendi hazırlığınızın yetersizliğinde mi ararsınız, yoksa "zaten diğerleri üzerine düşeni mi yapmadı" diye mi düşünürsünüz? Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar, psikolojide "kontrol odağı" olarak adlandırılan ve hayatımızın pek çok alanını etkileyen önemli bir kişilik özelliğiyle ilgilidir.



Amerikalı psikolog Julian Rotter tarafından 1960'larda geliştirilen kontrol odağı kavramı, insanların yaşamlarındaki olayların nedenlerini nasıl açıkladıklarını inceler. İç kontrol odağına sahip bireyler, başlarına gelenlerin kendi davranışları, çabaları ve yetenekleriyle ilişkili olduğuna inanırken; dış kontrol odağına sahip olanlar, olayları şans, kader ya da güçlü başkalarının etkisi gibi dışsal etkenlere bağlarlar.



TÜRKİYE'DEN VERİLER



Antisosyal kişilik bozukluğu olan erkeklerle bizim yaptığımız bir çalışmada, kontrol odağının kişilik yapısı ve davranış kalıplarıyla olan ilişkisini gösterdik. Antisosyal kişilik bozukluğu olan 72 kişi ile 40 sağlıklı kontrol grubunun karşılaştırıldığı bu araştırmada, antisosyal kişilik bozukluğu olan bireylerin dış kontrol odağı puanlarının (12,89) sağlıklı bireylerden (8,89) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğunu bulduk.



Bu bulgu oldukça çarpıcıdır: Antisosyal kişilik bozukluğu olan bireyler, yaşamlarındaki olayları kendi kontrollerinin dışında gören, yaşadıklarını sonuçları şansa, kadere ya da başkalarına atfeden bir düşünce yapısına sahiptir.



TÜRK TOPLUMUNDA KONTROL ODAĞI



Türkiye'de yapılan diğer araştırmalar da kültürel değerlerimizin kontrol odağı üzerinde belirleyici bir etkisi olduğunu gösteriyor. Toplumumuzda yaygın olan "kısmet", "kör talih" “kahpe felek” gibi ifadeler, dış kontrol odağının kültürel yansımalarıdır.



Türk kültüründe başarısızlıklarda dış etkenlere atıf yapma eğilimi daha güçlüyken, başarılarda iç atıf yapma oranı daha yüksektir. Bu yüzeyde "kazandığımızda biz yaptık, kaybettiğimizde şanssızdık" mantığının bir yansıması olarak yorumlanabilir.



SPOR DÜNYASINDA KONTROL ODAĞI



Türk sporcularıyla yapılan araştırmalar, kontrol odağının sportif performans üzerindeki etkisini net biçimde ortaya koyuyor.



Futbol, basketbol ve voleybol gibi takım sporlarında yapılan araştırmalarda iç kontrol odaklı sporcular; antrenman programlarına daha düzenli katılıyor, beslenme düzenlerine daha fazla özen gösteriyor ve sakatlık sonrası rehabilitasyon süreçlerinde daha disiplinli davranıyorlar. Bunun nedeni basit: Başarının kendi ellerinde olduğuna inandıklarından kontrol edebilecekleri her ayrıntıya önem veriyorlar.



Öte yandan, dış kontrol odağı baskın olan sporcuların, hakem kararlarına, saha koşullarına ya da rakip takımın "şansına" aşırı odaklandıkları ve bu durumun motivasyonlarını olumsuz etkilediği gözlemleniyor.



GÜNDELİK YAŞAMDA KONTROL ODAĞININ ETKİLERİ



Kontrol odağı sadece spor alanıyla sınırlı değil; eğitimden iş hayatına, sağlıktan ilişkilere kadar yaşamın her alanında kendini gösteriyor. Hacettepe Üniversitesi'nde üniversite öğrencileriyle yapılan kapsamlı bir çalışmada, iç kontrol odağına sahip öğrencilerin akademik başarılarının daha yüksek olduğu ve sınavlarda daha az kaygı yaşadıkları bulunmuştur.



İş yaşamında da benzer bir tablo karşımıza çıkıyor. Bizim yaptığımız çalışmada dış kontrol odaklı bireylerin işsizlik oranı yüzde 43,7 iken, iç kontrol odaklı kontrol grubunda bu oran çok daha düşüktür. Bu bulgu, kontrol odağının sadece psikolojik bir değişken olmadığını, aynı zamanda sosyal ve ekonomik sonuçları olan bir etken olduğunu gösteriyor.



Türkiye'de çalışanlarla yapılan diğer araştırmalar da iç kontrol odaklı bireylerin kariyer hedeflerini daha net belirlediklerini ve işsizlik dönemlerinde bile daha etken iş arama davranışı gösterdiklerini ortaya koyuyor. Dış kontrol odaklı çalışanlar ise terfi alamadıklarında bunu genellikle "kayırma", "torpil" gibi etkenlere bağlıyorlar ve bu durum iş tatminlerini düşürüyor.



Sağlık davranışları açısından da kontrol odağı kritik öneme sahip. İç kontrol odağına sahip bireyler, düzenli egzersiz yapma, sağlıklı beslenme ve periyodik sağlık kontrollerini yaptırma konusunda daha istekli davranıyorlar. Kronik hastalıkları olan hastalarla yapılan çalışmalar, iç kontrol odaklı hastaların tedavi uyumunun daha yüksek olduğunu ve hastalık yönetiminde daha başarılı olduklarını gösteriyor.



KONTROL ODAĞI DEĞİŞEBİLİR Mİ?



İyi haber şu ki kontrol odağı değişmez bir özellik değil. Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yaklaşımlar, bireylerin düşünce kalıplarını fark etmelerini ve değiştirmelerini sağlayarak kontrol odağını iç yöne kaydırabiliyor. Özellikle sporcularla yapılan psikolojik beceri antrenmanları, zihinsel dayanıklılık çalışmaları ve hedef belirleme egzersizleri bu konuda etkili oluyor.



Antisosyal kişilik bozukluğu gibi ciddi psikiyatrik durumlarda bile, terapi sürecinde bireylerin sorumluluk almayı öğrenmeleri ve olayları daha gerçekçi bir şekilde değerlendirmeleri mümkün hale gelebiliyor.



Sonuç olarak, kontrol odağımızı fark etmek ve gerektiğinde değiştirmek, genel yaşam kalitemizi artırmanın önemli bir yolu.



Unutmayın: Kontrol edemediğimiz şeyler her zaman olacaktır, ama neleri kontrol edebileceğimize odaklanmak tamamen bizim elimizde.
 
Geri
Üst