Yasam
Moderator

ABD'li psikolog Mark Travers, sevgiye kapalı kişileri sevmemizin başlıca sebeplerinden birinin ''kovalamacanın tanıdık gelmesi'' olduğunu öne sürüyor.

Uzman isme göre, ''kovalamak'' kişiye bir amaç veriyor ve biraz daha çaba gösterme durumunda, belki de her şeyin yoluna gireceğine inandırıyor.

Psycholog Today'de yer alan haberde, duygusal olarak ulaşılmaz insanlara çekilmemizin 3 nedeni olduğu ifade ediliyor: ULAŞILAMAZLIK SİZİ GÜVENDE HİSSETTİRİYOR Bazı insanlar duygusal olarak güvenli olana değil, tanıdık olana çekilir. Eğer çocukluğunuzda aldığınız ilgi tutarsız ya da yetersizse, belirsizliği sevgiyle eşleştirmiş olma ihtimaliniz yüksektir. Bu nedenle, partneriniz uzaklaştığında daha çok sarılır, sustuğunda daha çok konuşmaya çalışır ve size ufacık bir sevgi gösterdiğinde bile bunun "eşsiz" olduğunu düşünebilirsiniz. Bu bilinçli bir seçim değil, çocuklukta gelişen bir bağlanma kalıbıdır. 2015'te Frontiers in Psychology dergisinde yayımlanan bir derleme, erken dönem bağlanma deneyimlerinin, ileriki yaşamda duygusal “normal” algımızı şekillendirdiğini ortaya koyuyor. Sağlıksız ortamlarda büyüyen bireyler, zamanla samimiyet ve yakınlığı belirsizlikle karıştırabiliyor.

GERÇEK YAKINLIKTAN KAÇIYORSUNUZDuygusal olarak ulaşılmaz insanlara ilgi duymak, bazen sevgiden çok, gerçek yakınlıktan kaçınma mekanizmasıdır. Kendinizi olduğunuz gibi açmak -sadece iyi yönlerinizi değil, utandığınız ya da bastırdığınız taraflarınızı da paylaşmak- reddedilme riskini beraberinde getirir. Ama gerçek bağ da bu riskin içinde saklıdır. Bu nedenle, çoğu zaman bağlanmaktan kaçınan kişilerle birlikte olursunuz. Size tam ulaşmazlar ama tamamen de gitmezler. Siz bir yandan bu ilgisizliğe üzülürken, diğer yandan tam anlamıyla görünmenin gerektirdiği cesareti göstermemiş olmanın rahatlığını yaşarsınız.2007 tarihli Personal Relationships dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, bağlılığı düşük olan bireyler, partnerlerinin kusurlarına daha duyarlı tepki veriyor ve duygusal mesafe yaratıyor. Oysa bağlı bireyler, belirsizlik karşısında bile ilişkiye tutunmayı sürdürüyor.

SEVİLMEYE DEĞER OLDUĞUNUZU KANITLAMAYA ÇALIŞIYORSUNUZUlaşılamaz kişilerin peşinden koşmanın ardında, öz değerle ilgili derin bir inanç yatabilir: "Eğer bu mesafeli, ilgisiz kişi beni severse… belki o zaman yeterli olurum."Bu farkında olmadan gelişmiş bir düşüncedir. Eğer çocuklukta sevgi, hak edilen bir ödül gibi gösterildiyse -yani sevgi için “iyi çocuk” olmak, başarılı olmak, çabalamak gerekiyorsa- o zaman yetişkinlikte de benzer ilişkilerde kendinizi bulabilirsiniz.2020’de Journal of Personality and Social Psychology dergisinde yayımlanan geniş çaplı bir analiz, özsaygı ile sosyal ilişkiler arasında güçlü bir geri besleme döngüsü olduğunu ortaya koydu. Yani kendimiz hakkında ne hissettiğimiz, kurduğumuz ilişkileri etkiliyor. Kurduğumuz ilişkiler de özsaygımızı pekiştiriyor ya da zedeliyor.Bu da zamanla kendi kendini sabote eden bir döngüye dönüşebiliyor. Sürekli ihmal edildiğimiz, seçilmediğimiz ilişkiler içinde olmak, bilinçsizce bile olsa "sevilmeyi hak etmiyorum" inancını pekiştiriyor.

DÖNGÜ NASIL KIRILIR?Başkalarının duygusal olarak ulaşılabilir olup olmamasını değiştiremezsiniz. Ama bu döngüye neden çekildiğinizi fark edebilir ve kendi içsel ihtiyaçlarınıza dürüstçe bakmaya başlayabilirsiniz.İlk adım, bu kalıbın farkına varmak. İkinci adım ise şunu sormak:“Ben bir ilişkiden gerçekten ne istiyorum?” Ve cevabı netleştiğinde, daha azına razı olmamayı öğrenmek.