Dünyadan Haberler
Moderator

Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - ABD ile Çin arasındaki vergi ve ticaret savaşları sadece üretilmiş ve satışa hazır ürünleri kapsamıyor.En çok da yeni ürün almakta zorlanacak ABD’nin, aynısını üretmesini imkânsız kılacak ‘nadir toprak elementleri'nin ihracatının durdurulması 'korkunç'olarak nitelendiriliyor.Bahsi geçen ‘korkunçluk’ birkaç sene sonra ABD’nin elinin kolunun bağlanması ve ‘kötü komşu insanı ev sahibi eder’ sözünü dahi hayata geçirememesiyle ortaya çıkabilir. Çünkü ‘nadir toprak elementleri’ (NTE) demek, saysız sektörde üretimin sürdürülebilir olması demek. Yani Çin’in bu konuda pazarın yüzde 90’ını domine etmiş olması göz önünde bulundurulduğunda, ABD’nin işinin zor olduğu ortada. NTE, mıknatıs, katalizör, metal alaşımları, elektronik aygıtlar, lazerler, cam-seramikler, şarj edilebilir piller, medikal görüntüleme, telekominikasyon, aydınlatma ve yeni nesil yarı iletken aygıtlar, havacılık ve uçak üretimi gibi pek çok önemli alanda olmazsa olmaz malzemelerdi. Peki, yüksek vergilerle başlayan bu ticaret savaşı dünya genelinde yeni bir boyut açar mı? Dünyanın 2’nci en büyük NTE rezervine sahip Türkiye, yeni dönemde dünyaya bu değerli hazineyi sağlayacak güç olabilir mi? İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, nadir toprak elementlerini ve dünyanın her noktasını derinden etkileyecek ticaret zincirini Milliyet.com.tr'yeanlattı.

ABD NADİR TOPRAK ELEMENTLERİNİ ALAMAZSA NE OLUR?
ABD ve Çin arasındaki gerilim, 2025’in nisanında yeni bir boyut kazandı ve pek çok kişi bu savaşın kazananının kim olacağını merak etmeye başladı. Bu sorunun cevabı net olmasa da her iki gücün de kaybedeceği bir şeyler elbette var. Özellikle Çin’in dünya pazarında 1 numara olduğu nadir toprak elementlerini ABD’ye satmama kararı, büyük bir ‘tehdit.’ ABD basınında yer alan bilgiler de bu durumu gözler önüne serecek nitelikte. Ülkede teknoloji, elektrikli araç, havacılık ve savunma sanayileri açısından disprosyum ve itriyum gibi elementlere erişim hayati önemde. The Post da Çin’in hamlesinden sonra ‘ABD sanayisi telefondan savaş uçağına felce uğradı’ başlığını atarak yaşananların altını bir kez daha çizmişti.Bunun yanında Çin, ABD'nin en önemli üreticilerinden biri olduğu yolcu uçakları konusunda da radikal bir karar alarak,Amerikan havacılık devi Boeing'den jet alımlarını durdurma talimatı verdi. Çin merkezlihava yolu şirketleri, ABD'li firmalardan uçakla ilgili ekipman ve parça alımlarını da askıya aldı.ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk başkanlık döneminde stratejik madenler ve enerji tedarik zinciri geliştirme konusundaki en yetkili ABD yetkilisi olan Drew Horn,“Bu nadir toprak elementleri her şeyin içinde var. Elektrikli araç ve otomotiv alanı, cep telefonlarından savunma sistemlerinin kilit bileşenlerine, uzay yolculuğuna kadar her şey” diyerek bu elementlerin önemini vurguluyordu. Peki savaş uçakları üretmek konusunda dünyanın en önemli ülkelerinden biri olan ABD, Çin’den bu değerli elementleri alamazsa ne olur? Prof. Dr. Mustafa Kumral, Çin ile Japonya arasında gerilimi örnek vererek açıkladı:
Alıntı Metni

TÜRKİYE DÜNYADA 2’NCİ, YÜZDE 90’I ÇİN’İN ELİNDE!
Çin ihracatı keserse, teknoloji sektörü için sonuçlar felakete sürüklenebilir. Bu, Çin'in bir deniz anlaşmazlığı nedeniyle Japonya ile gerginlik yaşadığı 2010 yılında geçici olarak gerçekleşmiş ve belki de olacaklara bir ‘fragman’ gibi ışık tutmuştu. Japonya'ya olan tüm ihracatlarını durduran Çin, ayrıca NTE konusunda da ihracatlarını yüzde 40'tan yüzde 30'a düşürmüştü. Kısa vadede yokluğu anlaşılmayabilecek olan NTE, uzun vadede erişilemediği takdirde yaşanacaklar, dünyanın durması anlamına geliyordu. Dünyanın dört bir yanında süren, başlayan ve ‘bitirilemeyen’ savaşlarda kullanılan her savunma sanayi ekipmanın, NTE olmadan üretilemeyeceğini bilmek bile uzun vadede pek çok sorunu beraberinde getirebilirdi. Çünkü Çin bu konuda küresel bir güçtü ve NTE ticaretinde yüzde 90’lık paya sahipti. Üstelik rezerv konusunda da dünya 1’incisiydi. Çin bu noktaya gelene kadar pek çok ülkeden NTE bakımından zengin toprak ithal etmişti. Çin bunu yaparken toprak aldığı ülkelerin büyük bir zenginliği sattığından haberi bile yoktu. Peki 694 milyon tonluk nadir toprak elementi rezerviyle, Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci rezervine sahip ülkesi olan Türkiye bir alternatif olabilir mi? Prof. Dr. Mustafa Kumral şöyle açıkladı:
“Bu rezervlerin çok araştırıldığı, bulunduğu hatta ek maden bünyesinde de bunların zenginleştirilmesiyle ilgili çalışmalar ve güçlü çalışmalar yani ön çalışmalar da devam ediyor şu anda. Birçok noktada da iyi durumdayız ama bunlar kısa zamanda, birdenbire ortaya çıkan güçler değil. Bunların uç elementler olduğu için biraz zaman alacaktır elde edilmesi ve üretime girmesi. Ancak şu anda Türkiye, NTE konusunda çok ciddi bir aşama kaydetti. Sadece Beylikova'da değil, aynı zamanda Yozgat taraflarında da yeni araştırmalar, yeni rezervler ve çalışmalar yapılıyor. Türkiye bu konuda çok zengin. Yani özellikle de dünyanın ikinci büyük rezervi olması yanında, üretim anlamında da çok ciddi gelişmeler kaydedeceği bir alandır. O bakımdan da tabii ki Çin’e alternatif olacaktır. Çünkü ülkemiz savunma sanayiinde, silah sanayiinde, uzay sanayiinde, uçak sanayiinde çok ciddi aşamalar kaydediyor ve bu elementlerin hepsi buralarda kullanılıyor. Çin bunu belki 20, 30 senede geliştirdi. Ancak bizim ülkemizde tecrübeyle bu daha hızlı yürüyor. Yani ülkemizde şu anda topraklarda araştırmalar çok hızlı bir şekilde devam ediyor.”

BİR ZAMANLAR DEVLET SIRRIYDI: ZEHİRLİ SONUÇLARIYLA BOĞUŞUYOR
Çin 40 yılı aşkın süredir NTE ile ilgileniyor olsa da zamana zaman süreci ve gelişimi sekteye uğratan olaylar da yaşadı. Uzun bir süre boyunca Çin’in devlet sırrı olarak sakladığı NTE projesi, bazı bölgelerdeki kanser vakalarının artmasıyla ülke gündemine bomba gibi düştğ. Tıpkı Kaliforniya'daki nadir toprak madeninin ABD'deki en büyük maden olmasına rağmen 2002'de çevresel endişeler nedeniyle kapatılması gibi, Çin de bu tür tartışmalarla mücadele etmişti. Bazı sivil toplum uzmanları, Çin'de ‘450 kanser köyü’ olduğunu tahmin ediyor ve bunun her geçen gün yayıldığına inanıyor. Yixing'deki kanser merkezinin hikâyesi de bununla doğrudan bağlantılı. 1990'lardan itibaren Çin'i saran kalkınma telaşında, Çinli yetkililer fabrikaları ve kimya tesislerini bölgeye davet ediyor ve zaten zayıf olan çevre kontrolleri tamamen göz ardı ediliyordu. Bu tartışmalar sürse de Çin, NTE konusunda dünyanın en büyük gücü olmayı başarmıştı. Bugün ABD’ye NTE satmayan Çin, zamanında ABD’nin madenlerinin kapatılmasında da dolaylı yoldan rol oynamıştı. Asya’daki zengin rezerv ve AR-GE, ABD’de NTE sektörünü durdurmuş ve var olan tesisler de kapanmıştı. Artık pek çok ülke gibi ABD de Çin’e muhtaçtı!
Alıntı Metni